Tanım
Marka:ALCHERALİFE
MEMVİTAL PS
FOSFOLİPİDLER:
Fosfatidilserin
Fosfatdilkolin
ANTİOKSİDANLAR:
CoQ10
Alfa Lipoik Asit
AMİNOASİTLER:
L-Asetil Karnitin
L-Tirozin
L-Teanin
FOSFOLİPİDLER:
Fostatidilkolinin, hücre yapısı, hücreler Fosfolipidler tüm biyolojik membranların, hücre zarının yapı
taşını oluştururlar. Esas bileşeni yağ asitleri olan kompleks lipittirler. Gliserole bağlı 2 yağ asidi ve
bir fosfat grubundan oluşurlar. Gliserofosfolipidler ve sfingofosfolipidler olarak 2 ana türe ayrılırlar.
FOSFATDİLKOLİN
Fosfatidilkolin, kompleks lipidler ailesine ait, kolin içeren fosfolipidtir. Hücre zarlarındaki
fosfolipidlerin %40-50’sini oluşturan fosfatidilkolin, organizmanın da kolin deposunun büyük bir
kısmını meydana getirir. Kolinin kendisi hayvan hücreleri tarafından KC’de sentezlenebilir ancak
vücuda yetecek miktarda üretilemez. Fosfatidilkolin, yalnızca fosfolipid sentezi için değil aynı
zamanda kolinerjik nörotransmisyon (asetilkolin sentezi) için ve çok sayıda başka metabolit için bir
metil donörü olan temel bir besin maddesidir. Kolinin insanlarda daha çok Fosfatidilkolin şeklinde
alınması tercih edilir çünkü serbest kolin çok tüketilirse barsak bakterileri tarafından parçalanır ve
açığa çıkan trimetilamin balık ya da amonyak kokusuna neden olur.
arası mesaj taşınması, yağların taşınması ve metabolizması, DNA sentezi, sinir sistemi üzerinde
temel görevleri bulunmaktadır.
Hafıza, ruh hali ve zekayı düzenlemede önemli bir rol oynayan bir nörotransmitter olan asetilkolini
üretmek için gereklidir. Asetilkolin merkezi sinir sisteminde ve çevresel sinir sisteminde görev alır.
Özellikle bilişsel işlevlerin yoğun olduğu ön beyinde, yeni hatıraların oluşumunda kilit rol oynayan
hipokampusda yaygın olarak bulunur. Motor hareketler ve bellekten sorumludur.
Eksikliği Alzheimer ile ilişkilendirilmektedir. Demans riskini azaltır ve ayrıca erken Alzheimer
hastalığının tedavisinde kullanılır.
FOSFATİDİLSERİN
Fosfatidilserin (FS); beyin, kalp, akciğerler, karaciğer ve iskelet kası gibi yüksek metabolik aktiviteye
sahip organlarda doğal olarak bulunan bir fosfolipittir. Enzimlerin, iyon kanallarının, resöptörlerin ve
sinyalleme moleküllerinin aktivitesini modüle eder ve zar akışkanlığının yönetiminde görev alır.
İnsanlarda serebral korteksindeki fosfolipitlerin %13-15’ini oluşturmaktadır. Sinaptik bağlantı
parçalarını kolaylaştıran FS, özellikle dopamin iletimini geliştirir (Hirayama et al., 2006). Dopamin,
seratonin, asetilkolin ve norepinefrin gibi birçok nörotransmitter sistemini etkileyen önemli beyin
besinlerindendir (Hirayama et al., 2014). Verimli bir şekilde emilen FS, emildikten sonra kan-beyin
bariyerini geçerek, beyin beslenmesini sağlar (Glade and Smith, 2015).
Nörogelişimsel bozukluklar beynin ya da merkezi sinir sisteminin büyümesi ve gelişmesindeki
bozuklukların bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. DEHB’de en yaygın bozukluklardan biridir. FS
ile ilgili araştırmalar incelendiğinde; FS takviyesinin, bellek ve DEHB üzerine etkisine bakılmak için
randomize, çift kör, plasebo kontrollü yapılan klinik bir çalışmaya göre, FS’nin kısa süreli belleği ve
DEHB belirtilerini önemli ölçüde iyileştirdiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Özellikle veriler, çocuklarda
zihinsel performansı iyileştirmesi için doğal ve güvenli olan bir beslenme olduğunu göstermektedir
(Hirayama et al., 2014). FS kullanımının; özellikle hiperaktif-dürtüsel, duygusal ve davranışsal olarak
sorunlar yaşayan DEHB gözlemlenen çocuklarda, DEHB belirtilerini azaltabildiğini göstermiştir.
Yetişkinlikte insan beyninin yaşlanması, biyokimyasal değişiklikler ve nörotransmisyonu bozan
yapısal bozulma ile ilişkilidir. FS, sinir hücrelerinde biyokimyasal değişiklikleri ve yapısal bozulmayı
yavaşlatır, durdurur veya tersine çevirir. Kısa ve uzun süreli hafızada hatırlama, anıların oluşması
ve hatırlanması, öğrenme, dikkat ve konsantre olma, problemleri çözme, dil ve iletişim becerileri ve
lokomotor sistem, özellikle tepkiler ve refleksler gibi birçok alanı destekler nitelikte olduğu çalışmalar
ile görülmüştür. Nöronal membranların işleyişinde, örneğin nöronun iç ortamının korunması, sinyal
iletimi, hücre iletişimi ve hücre büyüme düzenlemesinde önemli bir role sahiptir (Nishizuka, 1984;
Pedata et al., 1985). FS takviyesi beyin hücreleri içinde nöronal uyarılabilirlik ve mesaj aktarımının
sürdürülmesinde etkilidir. Ayrıca, FS takviyesi kandaki glukoz miktarından bağımsız olarak,
beyindeki glukoz miktarını arttırmakta olduğu da saptanmıştır (Bruni et al., 1976; Akt. Manor et al.,
2012). Ayrıca fosfolipidlerin insan deneklerinde zihinsel yorgunluğa karşı direnci artırabildiği de
görülmüştür (Mazzoni and Federico, 1975; Akt. Drago et al., 1981).
Özellikle duygulanım bozukluğu olan çocuklarda DHA desteği ile birlikte DEHB semptomlarını
önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir.
ANTİOKSİDANLAR:
Beynin yaşlanma sürecinde en etkili iki neden; beyindeki serbest radikallerin artması ve beyin
hücrelerinin enerji üretiminin azalması. Serbest radikaller genellikle yağ hücreleriyle bağlanma
eğilimi gösterir. Bu durum da, beyin-sinir hücrelerinde ve hücre zarında fazla yağ olması nedeniyle
en çok beyine zarar verir. Serbest radikaller yükseldikçe enflamasyon da yükselir ve daha fazla
serbest radikal açığa çıkar. Oksidasyon öncesi ve sırasında oluşan serbest radikalleri yakalayan
antioksidan sistem, tüm vücutta olduğu gibi, beyinde de bu süreçte çok önemlidir.
CoQ10:
Mitokondrial enerji üretimindeki işlevi ve antioksidan özelliği, koenzim Q10’nin bugüne kadar en iyi
bilinen fonksiyonlarıdır (Crane, 2001). Bunların yanı sıra koenzim Q10’nin hücre sinyalizasyonu ve
gen ekspresyonunda görev aldığı, membran stabilitesinin sağlanmasında, hücresel redoks
reaksiyonlarında, hücre büyümesi ve apoptozisin kontrolünde de önemli görevleri olduğu
bildirilmiştir (Crane, 2001; Varela-López ve diğ., 2016). ). Koenzim Q10 endojen olarak sentezlenen
ve yağda çözünen vitamin benzeri tek antioksidandır. Koenzim Q10, membranlarda doymamış lipit
zincirlerine yakın konumda olup, serbest radikallerin başlıca süpürücüsü gibi hareket etmektedir
(Crane, 2001). Konumundan dolayı membranda üretilen serbest radikallerin komşu lipid ve protein
molekülleri ile reaksiyona girmesini engellemektedir (Navarro ve diğ., 1999). Nörodejeneratif
hastalıkların çoğunun birincil etiyolojisi henüz netleşmemekle beraber, oksidatif stres, mitokondriyal
disfonksiyon, metal birikimi, yaşam tarzı gibi birçok potansiyel etiyoloji tanımlanmaktadır (Baysal ve
diğ., 2008). Koenzim Q10 desteğinin nörodejeneratif hastalıklar üzerindeki etkilerinin sıklıkla
araştırılıyor olması koenzim Q10’nin, mitokondrideki ve antioksidan aktivitelerinden ve yaşlanma ile
beraber dokulardaki seviyelerinin azalmasından kaynaklanmaktadır (Ernster ve Dallner, 1995)
CoQ10 beynin enerji üretiminde önemli rol oynar ve nöronları oksidatif stresin neden olduğu
hasarlardan korur. CoQ10 esas olarak mitokondrinin iç zarlarında bulunur; tüm hücresel enerji
üretiminin % 95’i buna bağlıdır. CoQ10 ayrıca serbest radikallerin ölümcül etkilerini nötralize eden
ve oksidatif hasarı önemli ölçüde azaltan güçlü temizleyici görevi görür. Mitokondride çokca CoQ10
bulunması, daha az hasar demektir.
ALFA LİPOİK ASİT
Alfa lipoik asit antioksidan etkisini serbest radikal yakalama, metallerle şelat oluşturma, diğer
antioksidanların yeniden kullanılabilirliğini arttırma ve oksidatif hasarı onarma mekanizmaları
yardımıyla gerçekleştirir (Biewenga, Haenen, & Bast, 1997; Wolinsky, 2004). Aynı zamanda
askorbat, E vitamini ve ubikinol gibi antioksidanların yeniden oluşumunu sağlayarak hücrenin
antioksidan kapasitesini desteklemektedir (Packer et al., 1995). Alfa Lipoik asidin kan-beyin
bariyerini geçme potansiyeli vardır (Shay, Moreau & Smith, 2009). Bu özelliği nedeniyle lipoik asit
potansiyel bir beyin antioksidanı ve terapötik ajan olarak görev aldığı düşünülmektedir.
hipokampus ilişkili hafıza zayıflığında lipoik asit takviyesinin Alzheimer hastalığı geliştirilmiş fare
modelinde kontrol grubuna göre öğrenme ve hatırlama fonksiyonlarını iyileştirdiği bildirilmiştir
(Quinn et al., 2007). Bir çalışmada farelerde X ışınları maruziyetinin motor aktivite ve hatırlama
bozukluklarına neden olduğu ancak maruziyetten önce lipoik asit verilen grupta bilişsel fonksiyon
bozukluğunun daha az oranda gerçekleştiği belirlenmiştir (Manda et al., 2007). Maruziyet öncesi
lipoik asit takviyesinin beyincikteki protein ve lipitleri X ışınlarının oluşturduğu oksidatif hasara
karşı koruyucu etki gösterdiği de bildirilmiştir (Manda et al., 2007). Farelerde yapılan bir
çalışmada, intraserebroventriküler yolla enjekte edilen streptozosin, kontrol grubunda bilişsel
fonksiyon, beyinde glikoz ve enerji metabolizması bozukluğuna ve oksidatif strese neden olurken,
lipoik asit takviyesi alan grupta bu etkilerde özellikle de bilişsel fonksiyonlarda anlamlı şekilde
iyileşme gözlendiği bildirilmiştir (Sharma & Gupta, 2003). Alzheimer hastalığıyla ilişkili demansı
olan 9 hastaya bir yıl boyunca verilen 600 mg/gün lipoik asit takviyesinin bilişsel fonksiyonları
koruduğu rapor edilmiştir (Hager et al., 2001)
AMİNOASİTLER:
L-ASETİL KARNİTİN:
Vücutta doğal olarak üretilen bir amino asittir, proteinlerin yapıtaşıdır. Enerji üretmeye yardımcı olur.
Bir amino asit olmasına rağmen, L-karnitin proteinlerin üretimi için kullanılmaz. Karnitini bizim için
önemli kılan özelliği, enerji üretiminde kritik bir role sahip olmasıdır. Karnitin yağ asitlerinin enerji
üretmeleri için yakılmalarını sağlar. Bu nedenle karnitinin, vücut yağlarının yakılmasında doğrudan
etkisi vardır. Hücrelerde oluşan zehirli atıkları da dışarı taşıyarak bunların birikmelerini önler. Asetil
L-Karnitin, kısa ve uzun süreli hafızayı geliştirir, öğrenme ve bellek tutma gibi bilişsel işlevleri
iyileştirebilir.” Yaşa bağlı hafıza kaybında etkili olduğu gibi, Sınav dönemlerinde, yoğun çalışma
süreçlerinde ve fiziksel aktivitelerden önce hafıza ve öğrenme desteği sağlar.
Nootropik bir bileşen olarak başlıca etkileri:
Dopamin reseptörlerinin kaybolmasını önlemek ve fonksiyonelliğini korumak
Kısa ve uzun süreli hafızayı iyileştirmek
El göz koordinasyonunu iyileştirmek
NDMA reseptörlerini onarmak ve fonksiyonlarını düzenlemek
Uzamsal belleği güçlendirmek (bir odadaki eşyaların nerede olduğunu hatırlamak gibi) sayılabilir.
L-TİROZİN:
Nootropik değeri olan amino asitlerdendir. Hücre protein sentezinde kullanılan ve esansiyel olmayan
bu aminoasit, aynı zamanda bir nörotransmiter olan dopamin’in öncül maddesidir. Ancak ihtiyaç
fazlası alımında dopamin artışına neden olmaz. Tirozin aynı zamanda tiroid fonskiyonlarını da
düzenlemekte / üzerinde oynamalar yapmaktadır.
L-Fenilalanin -> L-Tirozin -> L-Dopa -> Dopamin -> Nöradrenalin
L-TEANİN:
Nootropik değeri olan amino asitlerdendir. Yeşil çay yapraklarında keşfedilmiş, esansiyel
olmayan bir aminoasittir. L-theaninin bilişsel kabiliyetleri geliştirmesi GABA, Dopamin ,
Nöradrenalin ve Serotonin seviyelerini arttırması ile alakaladır. Teanin, aynı zamanda alfa
beyin dalgalarını da arttırır. Aynı zamanda glutamin ve glutamat’ın geri alım inhibitörü olarak
faaliyet gösterir. Başlıca bilişsel faaliyetlerinde odaklanma süresinde artış, kısa süreli
hafızada iyileşme, anksiyetenin baskılanması, mindfulness (farkındalık) durumunda ana
odaklanmanın kolaylaşması, kan basıncının düzenlenmesi sayılabilir.
İncelemeler
Henüz yorum yapılmadı.